Uzun dönemden beri olup bitenler üzerine kafa yoruyorum. Kendi gecirdiğimiz süreç dahil bir şeylerin eksik yada yanlış gittiğine dair kaygılarım var.Hatta bunlara kaygı denilemez gözlem ve yaşanmışlıklarımla kesinleşmiş kanaatlerim var.Biz söylenen ve empoze edilenin aksine güçlü bir komünite olusturmadan yani komünoter olmadan ciddiye alınmamız ve muhatap kabul edilmemiz asla mümkün olmayacaktır.Yıllardır sorunlarımızın çözülmesi ve taleplerimizin farklı kurumlara ulaştırılması için farklı kurum ve siyasilerden randevuler talep ederiz eğer talebimiz olumlu karşılanır ve randevuye gidersek karşılaştığımız ilk soru kaç tane şubeniz var,kac üyeniz var olmuştur..Daha açık ifadeyle ağırlığınız nedir diye sorulmuştur.Ciddiye almaları için aradıkları temel şart örgütlülüğümüzdür.Eğer güçlü bir örgüt tabanınız yoksa sizinle adet yerini bulsun diye konuşulacaktır.Kaldı ki çözüm ortağı olarak kabul etmeleri için tek başına örgütlü olmanızda yeterli değildir.Örgütünüzün özgül ağırlığı ve tabanınızın temsil ettiği entellektüel kapasite çözüm ortağı olarak masaya kabul edilmenizde en önemli faktördür.Avrupalı Türkler veya Müslümanlar örgütlü olmayı kısmi olarak başarsalarda ikinci aşamaya henüz geçememişlerdir.Çünkı ikincı aşama yapısal bir değişim ve dönüşümü içermektedir ve yüksek maliyet gerektirmektedir.Avrupa devletleri Müslümanların entellektuel birikim oluşturmalarını sağlayacak imkan sunmadığı gibi bu tür olasılıklara süpheyle bakarak dışlamıştır.O halde Müslümanlar Müslüman kalarak,kendi köklerinden ilham alarak Avrupaya bir değer katacaksa entellektüel birikimi çoğaltaçak adımlar ivedilikle atılmalıdır,Bunun nasıl olacağı yada olması gerektiği ile ilgili düsüncelerimi önümüzdeki yazılarımda dile getireceğim..
Yıllardır Avrupalı Müslümanların,Türklerin örgütlenme biçimi sürekli ve ağır bir dille suçlanır.Parelel toplum olusturmak,gettolaşmak gibi .İçinde yaşadığımız ,vatandaşı olduğumuz devletler bu örgütlenme sürecinde hiç bir sorumluluk üstlenmemelerine ,destek olmamalarına rağmen orantısız bir dil kullanagelmişlerdir.
Farklı dönemlerde geldiğimiz ülkeler özgün bir politika üretemedikleri yada böyle bir politika geliştirmek için çalışmadıkları için batılı devletlerin kullandığı dilin esiri olmuşlardır.Halbu ki aklı başında herkes bilir kı güçlü bir komünite değilseniz sizin içinizden çıkan nesilleri iki büyük tehlike beklemektedir.Birincı tehlike kimlik krizi,ikici tehlike asimilasyondur. Bugün Avrupalı devletler ve onların içinde yaşayan müslümanlar bu iki sorunla boğusmakta ve bunların doğurduğu problemlerle yüzleşmektedir.Eğer Müslümanların Avrupada güçlü bir komünite oluşturmalarının yanı kendi okulları,üniversitelerı,hastaneleri,öğrenci yurtları,gazete ve televizyonlarının kurulmasının önü açılmış ve aynı zamanda desteklenmiş olsaydı bügün yasadığımız kimlik ve asimilasyon krizlerini ve krizlerin doğurduğu olumsuzlukları yaşamıyor olacaktık.Özgüvenı yüksek bireylerden oluşan Avrupa güclü bir Avrupadır.Avrupanın içinde Müslümanların özgüveni yüksek olacaksa yapısal olarak onların güçlendirilmesi şarttır.O zaman cokkültürlü bir Avrupadan bahsedebiliriz.Yoksa kenar mahallelerde yaptıkları ve cok sınırlı imkanlara sahip camilerle hayata tutunmaya calışan Avrupa Müslümanları hiç kimsenin suçlama hakkı yoktur.Önerdığimiz yapısal değişim gercekleşirse işte o zaman kimlik krizine kökten çözüm bulunmuş olacak ve Avrupa toplumuna özgüveni yüksek sağlıklı bireyler kazandırılacaktır.Bügün Avrupadakı Yahudi toplumu buna en güzel ornektir,,Fransada 700 ün uzerinde okullara sahiptirler.Ve güçlü bireyler yetiştirerek Fransanın siyasetine,sanatına ve ekonomisine artı değer kazandırmaktadırlar.Kimlik krizi ve entegrasyon gibi sorunlarlada karşılaşmamaktadırlar.Avrupalı Türkler ve Müslümanlar bu yapısal değişimi başarmak zorundadır.Güçlü bir Müslüman komünite kurulmadan çıkış imkansız görünmektedir
0 yorum:
Yorum Gönder