Devletin kimlik politikalarının yanlışlığı üzerine durmuştuk. Bu noktada
en çok göze batan ayrıntı devletin uyum, sosyal bütünleşme ve toplumsal
barışdan bahsederken uyguladığı ters ve yanlış politikalardır.
Bu
kavramlardan bahsederken toplumun belirli kesimlerine karşı aldığınız
mesafeyi gözardı edemezsiniz. O belirli kesimlerin siyasal tercihleri,
dini inançları, renkleri ya da gelenekleri devlet tarafından
dışlanırken, nasıl uyumdan bahsedebilirsiniz. Bu ne kadar inandırıcı
olabilir.
Gözlerinin içine baka baka kültürel tehdit ve güvenlik
sorunu olarak gördüğünü ilan edeceksin sonra dönüp niçin entegre
olmuyorsun diye suçlayacaksın. 50 yıllık entegrasyon trajedisi budur.
Aslında
burda şu denilmek istenmektedir, sosyal, kürtürel ve demokratik
haklardan tam ve eşit faydalanmak istiyorsan benim gibi ol. Kapının
önünde soyun, sana ait ne varsa çıkar kapının önüne koy öyle gir.
Devlet
belki tam bunu söylemiyor. Ancak geniş kültürlerin anladığı budur ve
uygulamadan bu anlaşılmaktadır. Bir tarafdan dışlanmış devlete küskün
gruplar, diğer tarafda yanlış metot ve politikalarla onlara ulaşmaya ve
entegre etmeye çalışan devlet.
Bu yanlışlıklardan süratle
vazgeçilmelidir. Devlet farklı kültürleri olduğu gibi kabul eden ve
kucaklayan yeni bir politikaya sahip olmalıdır. Fransa da farklı
kürtürlerin çoğunluğunu Cezayir, Fas, Tunus ve Türk kökenli yurttaşlar
oluşturmaktadır. Bu saydığımız halklar müslümandır. Çoğunluğu
muhafazakârdır. Bu sosyal gerçekliği görmezden gelerek düz bir siyaset
izlenemez. Bahsi geçen büyük çoğunluğu yok sayarak küçük gruplara
iştutulmamalıdır. O küçük azınlığın duyarlılıklarıda dikkate
alınmalıdır.
Çok açık bir örnek önümüzdedir. Partiler belediye
meclis listelerini oluştururken farklı kürtürlerinde çoğulculuk ve
eşitlik adına listelerinde yer verdiler. Ancak bu yer vermede aranılan
en temel özellik bize ne kadar benziyor oldu. Özünde dışlayıcı ve
ayrıştırıcı olan bu politikalar karşı tarafta siz ne yaparsanız yapın
onlara benzemedikce size yer vermezler anlayışına dönüşmektedir. Bu
kısır döngüyü kim kıracaktır. Mulhouse şehri buna en güzel örnektir. Yüz
de 25-30 müslümanlardan oluşan bir şehirdir. Türkler en büyük gruptur.
Dernekleşme anlamında Türklerin tüm eğilimleri vardır. Ancak çoğunluğu
muhafazakardır. Bu dernekler listelere girmek için talep de bulundular.
Ancak listeler açıklandığında tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Tüm
dernekler dışlanmıştı. Dernekler adına olmasada onlara yakın bir isim 50
ci sıradan yer bulabilmişti. Listelerde iyi yerden aday olan, seçimler
ve belediye meclisine giren bayanın Türk dernekleri ile yakında uzaktan
ilgisi yoktu.
En azında Türk derneklerini algılanması budur.
Toplumsal barış ve bütünleşme doğru atılacak her adımda kimlikleri
dışlayan, zararlı ve tehlikeli gören ayrıştırıcı anlayışlardan
vazgeçilmelidir.
Tüm olumsuzluklara rağmen bu yönde atılmış cesur
adımlar desteklenmelidir. Mevcud partiler içinde yer bulamayan bu
insanlar kendi siyasal partilerini kurma eğilimine girmeleri
kaçınılmazdır. Böyle bir sürece girilmesi toplumsal ayrışma ve
kamplaşmayı arttırır. Bundan kaçınılmalıdır. Her renk bir değerdir ve
sistem içinde temsil edilmelidir.
0 yorum:
Yorum Gönder