7 Ocak 2015 Çarşamba

KİMLİKLER KORKUTUYOR MU? (2)

Devletin kimlik politikalarının yanlışlığı üzerine durmuştuk. Bu noktada en çok göze batan ayrıntı devletin uyum, sosyal bütünleşme ve toplumsal barışdan bahsederken uyguladığı ters ve yanlış politikalardır.

Bu kavramlardan bahsederken toplumun belirli kesimlerine karşı aldığınız mesafeyi gözardı edemezsiniz. O belirli kesimlerin siyasal tercihleri, dini inançları, renkleri ya da gelenekleri devlet tarafından dışlanırken, nasıl uyumdan bahsedebilirsiniz. Bu ne kadar inandırıcı olabilir.

Gözlerinin içine baka baka kültürel tehdit ve güvenlik sorunu olarak gördüğünü ilan edeceksin sonra dönüp niçin entegre olmuyorsun diye suçlayacaksın. 50 yıllık entegrasyon trajedisi budur.

Aslında burda şu denilmek istenmektedir, sosyal, kürtürel ve demokratik haklardan tam ve eşit faydalanmak istiyorsan benim gibi ol. Kapının önünde soyun, sana ait ne varsa çıkar kapının önüne koy öyle gir.

Devlet belki tam bunu söylemiyor. Ancak geniş kültürlerin anladığı budur ve uygulamadan bu anlaşılmaktadır. Bir tarafdan dışlanmış devlete küskün gruplar, diğer tarafda yanlış metot ve politikalarla onlara ulaşmaya ve entegre etmeye çalışan devlet.

Bu yanlışlıklardan süratle vazgeçilmelidir. Devlet farklı kültürleri olduğu gibi kabul eden ve kucaklayan yeni bir politikaya sahip olmalıdır. Fransa da farklı kürtürlerin çoğunluğunu Cezayir, Fas, Tunus ve Türk kökenli yurttaşlar oluşturmaktadır. Bu saydığımız halklar müslümandır. Çoğunluğu muhafazakârdır. Bu sosyal gerçekliği görmezden gelerek düz bir siyaset izlenemez. Bahsi geçen büyük çoğunluğu yok sayarak küçük gruplara iştutulmamalıdır. O küçük azınlığın duyarlılıklarıda dikkate alınmalıdır.

Çok açık bir örnek önümüzdedir. Partiler belediye meclis listelerini oluştururken farklı kürtürlerinde çoğulculuk ve eşitlik adına listelerinde yer verdiler. Ancak bu yer vermede aranılan en temel özellik bize ne kadar benziyor oldu. Özünde dışlayıcı ve ayrıştırıcı olan bu politikalar karşı tarafta siz ne yaparsanız yapın onlara benzemedikce size yer vermezler anlayışına dönüşmektedir. Bu kısır döngüyü kim kıracaktır. Mulhouse şehri buna en güzel örnektir. Yüz de 25-30 müslümanlardan oluşan bir şehirdir. Türkler en büyük gruptur. Dernekleşme anlamında Türklerin tüm eğilimleri vardır. Ancak çoğunluğu muhafazakardır. Bu dernekler listelere girmek için talep de bulundular. Ancak listeler açıklandığında tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Tüm dernekler dışlanmıştı. Dernekler adına olmasada onlara yakın bir isim 50 ci sıradan yer bulabilmişti. Listelerde iyi yerden aday olan, seçimler ve belediye meclisine giren bayanın Türk dernekleri ile yakında uzaktan ilgisi yoktu.

En azında Türk derneklerini algılanması budur. Toplumsal barış ve bütünleşme doğru atılacak her adımda kimlikleri dışlayan, zararlı ve tehlikeli gören ayrıştırıcı anlayışlardan vazgeçilmelidir.

Tüm olumsuzluklara rağmen bu yönde atılmış cesur adımlar desteklenmelidir. Mevcud partiler içinde yer bulamayan bu insanlar kendi siyasal partilerini kurma eğilimine girmeleri kaçınılmazdır. Böyle bir sürece girilmesi toplumsal ayrışma ve kamplaşmayı arttırır. Bundan kaçınılmalıdır. Her renk bir değerdir ve sistem içinde temsil edilmelidir.

0 yorum: