Uzunca bir dönemden beri Avrupalı Müslümanlara yönelik nefret söylemleri ve eylemleri yön değiştirmiş görünüyor.Helal gıda,başörtüsü,sakal,minare ve cami üzerinden yürütülen nefret söylemleri yerini Erdoğan nefretine bırakmış durumda..
Asıl konumuza değinmeden önce Erdoğan nefretinin nedenleri ,niçinleri üzerine bir kaç kelam edelim.
Erdoğan, Avrupalı ırkçı partilerin göçmenler için dillendirdiği bir oyunu bozdu.Irkçı partiler, göçmenler ya ülkelerine dönmelidir,yada tam asimile olmalıdır diyorlardı.Bu ırkçı politikalara karşı durması gereken sol,yeşil ve merkez sağ partilerin sessiz kalması yada ırkçı partilerin söylemlerini satın almaları göçmenleri dahada yalnızlaştırdı.Bu koroya insan hakları kuruluşlarının suskunluğu eklenince göçmenlerin Avrupadaki yaşamları dahada zorlaştı.İşte böyle bir dönemde Erdoğan Türkiye ve dünyada seslendirdiği dünya beşten büyüktür,BM güvenlik konseyi yönetim anlayışı değişmelidir politikaları iyice yalnızlaştırılan Avrupalı Türkler ve Müslümanlar için ümit oldu.Avrupalı göçmenler içinde heyacan yarattı.Avrupalı Müslümanların çaresizliğini ve yalnızlığını dünyaya duyurabilecek lider olarak Erdoğan ın ortaya çıkması ve Erdoğan ile Avrupalı Müslümanlar arasında bir manevi bağın oluşması Avrupalı siyasetçileri rahatsız etti.Halbuki Avrupalı siyasetçiler Erdoğan nefretini köpürtmek yerine, ırkçı ve antidemokratik asimilasyon politikalarını sorgulamalıydı.
Bunu yapmadılar .Özellikle Almanya Erdoğan nefret söyleminin başını çekiyor.
24 Eylülde Almanya genel seçimleri var.Seçimlere doğru yaklaşırken Türkiye-Almanya ilişkilerinde tansiyon yükseliyor.Bu yazımızda bu tansiyonu irdelemek yerine,bu süreçten Almanyadaki Türk stkları nasıl etkileniyor ona bakacağız.
Almanya Türk stkları üye aidatları ile kurulan camiler ve camiler bünyesinde kurulan yurt,kurs,lokel ve çok sınırlı kolejlerden oluşmaktadır.Son dönemde camilerin modernizasyonu denilebilecek cami mimarisine uygun bir yapılaşmaya geçilmiştir.Almanyalı Türklerin son 60 yılda oluşturdukları altyapı budur.
Böyle bir yapı Türkiye-Almanya krizinde nerede durmalıdır.Asıl cevaplanması gereken soru budur.Almanya çeşitli bahanelerle Türk kökenli stkları sindirmek için uzunca bir dönemdir baskı uyguluyor.Mali denetim gönderiyor,Alman İslam konferansına bazı stkları alıyor,bazılarına siz radikalsiniz diye dışlayarak terbiye etmeye çalışıyor.Son dönemde DİTİB camilerine yönelik Alman medyası ve devletinin yürüttüğü casusluk kampanyasıda bu politikaların devamıydı.
Buralarda hırpalanan Türk stkları sindirildi.60 yıllık kazanımlarını kaybetme kaygısı öne çıktı.Almanyanın en eski ve siyasi şuuru en güçlü çatı kuruluşları toplumsal ve siyasi konularda tavır almaz oldu.
Almanya-Türkiye krizi yükselince bu çatı kuruluşlarından bazılarının lider kadroları- İYİ Kİ REFERANDUMDA TARAFSIZ KALDIK- diyorlar.Çark ediyorlar,yoksa bu gerilimde ezilirdik diyorlar.Refandumda tarafsız kalma politikasını bir başarı olarak görüyorlar.
Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı REFERANDUM gibi demokratik bir hakkı özgüven eksikliğinden dolayı Almanyaya karşı savunamıyorlar.Bugün yaşanılan bu savrulmanın 10 yıl sonra maliyeti daha ağır olacaktır.
Avrupalı ve Almanyalı Türklere sesleniyorum..Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı demokratik haklarınıza sahip çıkın.Bu haklarınızı sonuna kadar kullanın.Hiç bir kompleks duymayın.STKlarımız bu demokratik oylamalarda tepkilerini özgürce versinler.Özgürce aldığımız tavırlarımızın siyasi bir bedeli olacaksa ki oluyor, biz ona dünden razıyız.Çünkü siyasi bedel ödemeyi göze alamayanlar onurlu ve özgür bir gelecek inşa edemezler
ali gedikoğlu
Strazburg 22 ağustos 2017