Acılar,haksızlıklar ve bunlar karşısında yükselen çığlıktır medya..
Medya birazcık budur.
Duyulmayanı duyurmak ve görülmeyeni bulup,çıkarıp toplumun önüne koymaktır.Medya mazlumlara ve zayıflara sahip çıktığı sürece medyadır ve anlamlıdır.Çünkü medyanın asıl misyonu bu çığlığa tercümanlıktır.
Fransa'nın enalttakilerini oluşturan Göçmenlere,Müslümanlara ve Türklere merkez medya ne kadar yer veriyor.Televizyon,dergi ve gazeteler on milyonlarca göçmen kökenli vatandaşların sorunlarını ne kadar tartıştırıyor.Bu büyük yığınların merkez medya üzerinden gündem oluşturma şansı var mı..
Ne yazık ki bu sorulara olumlu cevap verilemiyor.Çünkü merkez medyada göç kökenli bu milyonlarca vatandaşa karşı önyargılı. Bugüne kadar uyguladıkları yayın politikaları sorunlu.Hep yargılayan ve dışlayan bir dil kullanılmış.Giydikleri,yedikleri,içtikleri,inançları ve ibadetleri üzerinden kara bir kampanya yürütülmüş ve yürütülmeye devam etmektedir.
Medyatürk haber sitesi bu karanlık ortamda doğmuştur.Ezilen ve dışlanan insanların sesi olmak için yayın hayatına başlamıştır.Dolayısıyla Medya Türk komplekssiz yayıncılık yapmaktadır.Adı üstünde Türklerin ve dolayısıyla tüm göçmen kökenli vatandaşların yayın organıdır.Ve taraftır.Cemil Meriç üstad, Zülmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluk der.Medya Türk bu prensiple yayıncılık yapmaktadır.
Medya Türk cesur haber ve yorumlarıyla milyonlarca kısık sesli insanlar adına Fransa da gündem oluşturmaya çalışmaktadır.Dışlanan halkların unutulmuş,ötelenmiş taleplerini birilerine duyurmak için adeta yırtınmaktadır.
Dışlanan halklar olarak Fransalı Türkler Medya Türk haber sitesine ve TV yayınlarına sahip çıkmalıdır.Medya Türk sizsizniz ve Medya Türk sadece sizin desteklerinizle büyüyecektir.Medya Türk büyüdükçe sizlerde Fransa da büyüyecek ve sesiniz daha çok duyulacaktır.
Medya Türk için neler yapabilirim diyenler için..
-Makale yazın
-Muhabir olun
-Kısa filmler çekin
-Medya Türk sayfasını sürekli ve ısrarla safyanızdaki arkadaşlarınıza tanıtın
-Medya Türk sayfasını beğenin
-Medya Türk haberlerini sayfanızda ısrarla paylaşın
-Reklam bulun
-Suponsor olun
Genel yayın yönetmeni Fatih Tüfekçi,Fatih karakaya ,Deniz ve Filiz Özdemir arkadaşların öncülüğünde yürütülen bu medya çalışmaları sizlerin vereceği destekle zirveye taşınabilir.
Niye bizim medyamız yok diyerek ağlaşmak yerine bu nehrin yatağını güçlendirmek sorumluluk sahibi herkesin boynunun borcudur.
HAYDİN YÜZBİNLERE ULAŞAN BİR MEDYA TÜRK İÇİN BİSMİLLAH.....
agedikoğlu 31 ağustos 2017
31 Ağustos 2017 Perşembe
30 Ağustos 2017 Çarşamba
Arakan için ağıt zamanı değil,eylem vakti..
Myanmar'ın Arakan eyaleti,yeni bir Filistin'e ve Arakan lı Müslümanlar Filistinli mazlumlara dönüştürüldü.
Arakanlı Müslümanların katili radikal ırkçı Budist yönetici ve fanatiklerdir .
Bu zulümler karşısında ne yapmak lazım.Her zaman olduğu gibi ey AP'su, ey Avrupa Konseyi ve ey BM neredesiniz diye mi seslenilecektir, yoksa geçmişte bu kurumların benzer olaylar karşısında takındıkları o bilindik tavırlarından dersler çıkarılarak sahici adımlar mı atılacaktır. Son 50 yıllık periyotta bu adını saydığımız kuruluşlar İslam ülkelerinin hangi sorununu çözmüştür ki her başımız sıkıştığında onlara çemkiriyoruz.Bu kuruluşlar doğu halkları ve mazlum halklar nezdinde bitmiştir ve uzatmaları oynamaktadır.Kıbrıs,Bosna Hersek,Doğu Türkistan ,Filistin,Afganistan,Irak ve en son Suriye ye bakın ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
O halde iş başa düşmektedir.İslam ülkelerinin başındaki işbirlikçi iktidarları mazeret gösterek bu sorumluluktan kurtulamazsınız. İİT teşkilatı,Arap birliğinin beceriksizlikleri bahane edilerek sorumluluktan kaçamazsınız.
Artık eylem zamanıdır.Türkiye nin liderliğinde çekirdek ülkelerden bir birlik oluşturulmalı ve bu zulümler durdurulmalıdır.Bu zulümlere askeri ve diplomatik müdahaleler yapılmalıdır.Örneğin Türkiye,Pakistan ve Katar ile birlikte ilk adım atılabilir
Mazeretemiz yok.Türkiye Erdoğan'ın liderliğinde küresel sorunların çözümü için adım atmalıdır.Bunun vakti gelmiştir.30 Ağustos da dünya mazlumları yeni destanlar bekliyor.
agedikoğlu 30 Ağustos 2017
Arakanlı Müslümanların katili radikal ırkçı Budist yönetici ve fanatiklerdir .
Bu zulümler karşısında ne yapmak lazım.Her zaman olduğu gibi ey AP'su, ey Avrupa Konseyi ve ey BM neredesiniz diye mi seslenilecektir, yoksa geçmişte bu kurumların benzer olaylar karşısında takındıkları o bilindik tavırlarından dersler çıkarılarak sahici adımlar mı atılacaktır. Son 50 yıllık periyotta bu adını saydığımız kuruluşlar İslam ülkelerinin hangi sorununu çözmüştür ki her başımız sıkıştığında onlara çemkiriyoruz.Bu kuruluşlar doğu halkları ve mazlum halklar nezdinde bitmiştir ve uzatmaları oynamaktadır.Kıbrıs,Bosna Hersek,Doğu Türkistan ,Filistin,Afganistan,Irak ve en son Suriye ye bakın ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
O halde iş başa düşmektedir.İslam ülkelerinin başındaki işbirlikçi iktidarları mazeret gösterek bu sorumluluktan kurtulamazsınız. İİT teşkilatı,Arap birliğinin beceriksizlikleri bahane edilerek sorumluluktan kaçamazsınız.
Artık eylem zamanıdır.Türkiye nin liderliğinde çekirdek ülkelerden bir birlik oluşturulmalı ve bu zulümler durdurulmalıdır.Bu zulümlere askeri ve diplomatik müdahaleler yapılmalıdır.Örneğin Türkiye,Pakistan ve Katar ile birlikte ilk adım atılabilir
Mazeretemiz yok.Türkiye Erdoğan'ın liderliğinde küresel sorunların çözümü için adım atmalıdır.Bunun vakti gelmiştir.30 Ağustos da dünya mazlumları yeni destanlar bekliyor.
agedikoğlu 30 Ağustos 2017
28 Ağustos 2017 Pazartesi
Gurbetçi !!!! etiketi ve gerçekler..
Gurbetçi diye yaftalanan bir halk yine gündemde.
Aradan yarım asır geçmiş fakat daha dün gibi Türkiye ile bağlarını sımsıcak tutan bir halk var Avrupa da.
Avrupalılar tarafından, Türkiye bağlılığı her gün sorgulanan ve suçlanan bir halk var.
Bu bağlılığın nedenleri araştırılmış ve bazen bu bağlılığın kabahati çanak antenlere kesilmiştir.Sırf bu nedenlerden dolayı bazı şehirlerde çanak antenler yasaklanmıştır.Türkiye den evlilikler zorlaştırılmıştır,İmamların Türkiye den gelmesi engellenmeye çalışılmaktadır,Türkçe dil eğitimleri kaldırılmaya çalışılmaktadır..Bu yasakların ortak motivasyonu Avrupalı Türklerin ,Türkiye ye sınırsız bağlılığıdır.
Gurbetçiler!!!! izin mevsimini iple çekerler.Bu insanlar izinlerini hep Türkiye de geçirmek isterler.60 yıldır Bulgar,Sırp kahrı çekerler ama pes etmezler.Holding mağduriyetlerine rağmen yatırımlarını ısrarla Türkiye ye yaparlar.Dövizlerini Türkiye ye gönderirler.Akrabalarına sahip çıkar,köylerine ambulans alırlar.
Avrupa da Türkiye düşmanı PKK ve FETÖ terör örgütlerine karşı dururlar ve çirkin Ermeni propagandalarına karşı hep Türkiyenin yanında yer almışlardır.Yürümüşler ve mitingler yapmışlardır.
İşte bu insanlar Gurbetçidir!!!! Yani acınılacak,yersiz ve yurtsuz bir halktır.60 yıldır bu haksızlığı Avrupalı Türklere Türk medyası,siyasetçiler ve bürokratlar yapmaktadır.Avrupalı Türklerle kurulan diyalogların zeminini bu anlayış oluşturuyor.Bu anlayış tepeden ve buyurgan bir bakış olduğu kadar,karşısındakini küçümseyen bir bakıştır
Avrupalı Türkler bu anlayışı ve bakış açısını reddediyor.Dilenen ve acınacak bir halk yok.Sağlam bir hikayesi olan,çalışan,üreten ve değerlerine sahip çıkan bir halk var.Onlar Avrupalı Türklerdir,bu halk daha eşit ve adil bir ilişkiyi hakediyor.
agedikoğlu
28 ağustos 2017 strazburg
Aradan yarım asır geçmiş fakat daha dün gibi Türkiye ile bağlarını sımsıcak tutan bir halk var Avrupa da.
Avrupalılar tarafından, Türkiye bağlılığı her gün sorgulanan ve suçlanan bir halk var.
Bu bağlılığın nedenleri araştırılmış ve bazen bu bağlılığın kabahati çanak antenlere kesilmiştir.Sırf bu nedenlerden dolayı bazı şehirlerde çanak antenler yasaklanmıştır.Türkiye den evlilikler zorlaştırılmıştır,İmamların Türkiye den gelmesi engellenmeye çalışılmaktadır,Türkçe dil eğitimleri kaldırılmaya çalışılmaktadır..Bu yasakların ortak motivasyonu Avrupalı Türklerin ,Türkiye ye sınırsız bağlılığıdır.
Gurbetçiler!!!! izin mevsimini iple çekerler.Bu insanlar izinlerini hep Türkiye de geçirmek isterler.60 yıldır Bulgar,Sırp kahrı çekerler ama pes etmezler.Holding mağduriyetlerine rağmen yatırımlarını ısrarla Türkiye ye yaparlar.Dövizlerini Türkiye ye gönderirler.Akrabalarına sahip çıkar,köylerine ambulans alırlar.
Avrupa da Türkiye düşmanı PKK ve FETÖ terör örgütlerine karşı dururlar ve çirkin Ermeni propagandalarına karşı hep Türkiyenin yanında yer almışlardır.Yürümüşler ve mitingler yapmışlardır.
İşte bu insanlar Gurbetçidir!!!! Yani acınılacak,yersiz ve yurtsuz bir halktır.60 yıldır bu haksızlığı Avrupalı Türklere Türk medyası,siyasetçiler ve bürokratlar yapmaktadır.Avrupalı Türklerle kurulan diyalogların zeminini bu anlayış oluşturuyor.Bu anlayış tepeden ve buyurgan bir bakış olduğu kadar,karşısındakini küçümseyen bir bakıştır
Avrupalı Türkler bu anlayışı ve bakış açısını reddediyor.Dilenen ve acınacak bir halk yok.Sağlam bir hikayesi olan,çalışan,üreten ve değerlerine sahip çıkan bir halk var.Onlar Avrupalı Türklerdir,bu halk daha eşit ve adil bir ilişkiyi hakediyor.
agedikoğlu
28 ağustos 2017 strazburg
24 Ağustos 2017 Perşembe
Erdoğan'ın Çağrısını mı Beklemeliydik..
Erdoğan, Almanya da 24 eylülde yapılacak seçimlerle ilgili bir açıklama yaptı ve yer yerinden oynadı.
Açıklama açık ve netti.Almanyanın merkez patileri CDU,SPD ve Yeşiller Türkiye düşmanlığı yapıyorlar onlara oy vermeyin.Hatta daha ileri bir adım atarak dedi ki Türkiye ile iyi ilişkileri savunan partiler küçük partiler,şansları yok diye düşünmeyin,Türkiye ye yakın duran o partilere oy vererek büyütün dedi.Açık adres gösterdi.
Dedi ki göçmen kökenlilerin kurduğu partileri destekleyin ve özgül ağırlığı olan siyasi bir güç oluşturun.
Bu tesbiti Erdoğan mı yapmalıydı.
Bu partilerin yıllardır uyguladıkları Mezhepçi İslamofobik ve Ayrımcı politikalarını Avrupada ki Türkler niçin görmediler.
Niçin STK lar bu gerçeği üyelerine anlatmadılar.Niçin yaşanılan bu ayrımcılıklar konusunda tabanlarını bilinçlendirmediler.Niçin Avrupa da yayın yapan irili,ufaklı gazete ve dergiler göçmenleri uyarmadı.Niçin kanaat önderleri bu konuda risk almadı.
Şimdi olmuş herkes Erdoğan'a laf yetiştiriyor.Neymiş efendim bu sözleriyle Almanya da ki Türklerle,Alman devletinin ilişkilerine zarar veriyormuş..
Biz yıllardır,aylardır avazımızın çıktığı kadar sesimizi duyurmaya çalışdık.Düzen partileri bizi aldatıyorlar,bizimle oynuyorlar dedik.
Düzen partileri diye diye dilimizde tüy bitti
Düzen partilerinin bu oyununa dur demek için Erdoğan dan çok önce sesimizi yükseltik ve adeta sesinizi yükseltin diye yalvardık.
Olsun hakikatten kaçılmıyor
Bir gün mutlaka hakikatin sesi kapınızı çalıyor
Hatırlarsanız aylar önce biz- hakikatin sesiyiz -demiştik
agedikoğlu 24 Ağustos 2017
Açıklama açık ve netti.Almanyanın merkez patileri CDU,SPD ve Yeşiller Türkiye düşmanlığı yapıyorlar onlara oy vermeyin.Hatta daha ileri bir adım atarak dedi ki Türkiye ile iyi ilişkileri savunan partiler küçük partiler,şansları yok diye düşünmeyin,Türkiye ye yakın duran o partilere oy vererek büyütün dedi.Açık adres gösterdi.
Dedi ki göçmen kökenlilerin kurduğu partileri destekleyin ve özgül ağırlığı olan siyasi bir güç oluşturun.
Bu tesbiti Erdoğan mı yapmalıydı.
Bu partilerin yıllardır uyguladıkları Mezhepçi İslamofobik ve Ayrımcı politikalarını Avrupada ki Türkler niçin görmediler.
Niçin STK lar bu gerçeği üyelerine anlatmadılar.Niçin yaşanılan bu ayrımcılıklar konusunda tabanlarını bilinçlendirmediler.Niçin Avrupa da yayın yapan irili,ufaklı gazete ve dergiler göçmenleri uyarmadı.Niçin kanaat önderleri bu konuda risk almadı.
Şimdi olmuş herkes Erdoğan'a laf yetiştiriyor.Neymiş efendim bu sözleriyle Almanya da ki Türklerle,Alman devletinin ilişkilerine zarar veriyormuş..
Biz yıllardır,aylardır avazımızın çıktığı kadar sesimizi duyurmaya çalışdık.Düzen partileri bizi aldatıyorlar,bizimle oynuyorlar dedik.
Düzen partileri diye diye dilimizde tüy bitti
Düzen partilerinin bu oyununa dur demek için Erdoğan dan çok önce sesimizi yükseltik ve adeta sesinizi yükseltin diye yalvardık.
Olsun hakikatten kaçılmıyor
Bir gün mutlaka hakikatin sesi kapınızı çalıyor
Hatırlarsanız aylar önce biz- hakikatin sesiyiz -demiştik
agedikoğlu 24 Ağustos 2017
23 Ağustos 2017 Çarşamba
Mazlum Halkların Onurlu Yarınları İçin PEJ
Bir yaz tatil dönemi daha geride kaldı.Dünyanın değişik ülkelerine dağılmış insanlar yeniden işlerinin,aşlarının başına döndüler.
Bu arada Fransa genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı.Fransa siyasi tarihinde sessiz bir devrim ve deprem yaşandı.Bu seçim sonuçlarından sonra geleneksel merkez partiler nerdeyse tasfiye oldular.
Bu değişim Fransa siyasetini nasıl etkileyecek hep birlikte yaşayıp göreceğiz.Göçmen kökenli vatandaşların kurduğu PEJ eşitlik ve adalet partisi bu seçimlerde ilk sınavını verdi.Çok sınırlı imkanlarla başarılı bir kampanya yürüttü.Aldığı sonuçlarla Fransa siyasal hayatında kalıcı bir parti olacağının işaretlerini verdi.Düzen partilerinin göçmen kökenli Fransa yurttaşlarına karşı yürüttüğü ayrımcı politikalar en acımasız şekilde son seçimlerede yansıdı
Düzen partileri listelerinde seçilecek yerlerden göçmen kökenli vatandaşlara bu seferde şans vermedi.Yine bu partilerde siyasi mücadele veren farklı renkler çok büyük hayal kırıklıklarına uğradı.Bu nedenlerden dolayı sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar yeni bir siyasi arayışın içine girmiştir.
İşte PEJ, bu insanlara umut olmak ve eşit şekilde siyasal katılım ve temsillerini sağlamak için kurulmuştur.2017 seçimlerinde aday bulamaz,bulsada seçimlere giremez ve kampanya yapamaz diyenleri hayal kırıklığına uğratmıştır.Bu başarısıyla milyonlarca mazluma umut olmuştur.
PEJ hiç vakit kaybetmeden 2019 AP seçimleri ve 2020 Fransa yerel yeşimleri için yola koyulmuştur.PEJ in asıl başarısı 2020 belediye seçimlerinde görülecektir.Çünkü PEJ in tabii bir tabanı vardır.Asıl olan o tabanın harekete geçirilmesidir.Şimdi o tabana ulaşmak için alana inme vaktidir.Ve alanda uygulanacak taktik TAM SAHA PRES olacaktır.PEJ kadroları bunu gerçekleştirecek inanca ve azime sahiptir
Vakit yakındır...
ali gedikoğlu 23 ağustos 2017
Bu arada Fransa genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı.Fransa siyasi tarihinde sessiz bir devrim ve deprem yaşandı.Bu seçim sonuçlarından sonra geleneksel merkez partiler nerdeyse tasfiye oldular.
Bu değişim Fransa siyasetini nasıl etkileyecek hep birlikte yaşayıp göreceğiz.Göçmen kökenli vatandaşların kurduğu PEJ eşitlik ve adalet partisi bu seçimlerde ilk sınavını verdi.Çok sınırlı imkanlarla başarılı bir kampanya yürüttü.Aldığı sonuçlarla Fransa siyasal hayatında kalıcı bir parti olacağının işaretlerini verdi.Düzen partilerinin göçmen kökenli Fransa yurttaşlarına karşı yürüttüğü ayrımcı politikalar en acımasız şekilde son seçimlerede yansıdı
Düzen partileri listelerinde seçilecek yerlerden göçmen kökenli vatandaşlara bu seferde şans vermedi.Yine bu partilerde siyasi mücadele veren farklı renkler çok büyük hayal kırıklıklarına uğradı.Bu nedenlerden dolayı sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar yeni bir siyasi arayışın içine girmiştir.
İşte PEJ, bu insanlara umut olmak ve eşit şekilde siyasal katılım ve temsillerini sağlamak için kurulmuştur.2017 seçimlerinde aday bulamaz,bulsada seçimlere giremez ve kampanya yapamaz diyenleri hayal kırıklığına uğratmıştır.Bu başarısıyla milyonlarca mazluma umut olmuştur.
PEJ hiç vakit kaybetmeden 2019 AP seçimleri ve 2020 Fransa yerel yeşimleri için yola koyulmuştur.PEJ in asıl başarısı 2020 belediye seçimlerinde görülecektir.Çünkü PEJ in tabii bir tabanı vardır.Asıl olan o tabanın harekete geçirilmesidir.Şimdi o tabana ulaşmak için alana inme vaktidir.Ve alanda uygulanacak taktik TAM SAHA PRES olacaktır.PEJ kadroları bunu gerçekleştirecek inanca ve azime sahiptir
Vakit yakındır...
ali gedikoğlu 23 ağustos 2017
22 Ağustos 2017 Salı
Almanya Türkiye Krizi ve Türk Kökenli STK lar
Uzunca bir dönemden beri Avrupalı Müslümanlara yönelik nefret söylemleri ve eylemleri yön değiştirmiş görünüyor.Helal gıda,başörtüsü,sakal,minare ve cami üzerinden yürütülen nefret söylemleri yerini Erdoğan nefretine bırakmış durumda..
Asıl konumuza değinmeden önce Erdoğan nefretinin nedenleri ,niçinleri üzerine bir kaç kelam edelim.
Erdoğan, Avrupalı ırkçı partilerin göçmenler için dillendirdiği bir oyunu bozdu.Irkçı partiler, göçmenler ya ülkelerine dönmelidir,yada tam asimile olmalıdır diyorlardı.Bu ırkçı politikalara karşı durması gereken sol,yeşil ve merkez sağ partilerin sessiz kalması yada ırkçı partilerin söylemlerini satın almaları göçmenleri dahada yalnızlaştırdı.Bu koroya insan hakları kuruluşlarının suskunluğu eklenince göçmenlerin Avrupadaki yaşamları dahada zorlaştı.İşte böyle bir dönemde Erdoğan Türkiye ve dünyada seslendirdiği dünya beşten büyüktür,BM güvenlik konseyi yönetim anlayışı değişmelidir politikaları iyice yalnızlaştırılan Avrupalı Türkler ve Müslümanlar için ümit oldu.Avrupalı göçmenler içinde heyacan yarattı.Avrupalı Müslümanların çaresizliğini ve yalnızlığını dünyaya duyurabilecek lider olarak Erdoğan ın ortaya çıkması ve Erdoğan ile Avrupalı Müslümanlar arasında bir manevi bağın oluşması Avrupalı siyasetçileri rahatsız etti.Halbuki Avrupalı siyasetçiler Erdoğan nefretini köpürtmek yerine, ırkçı ve antidemokratik asimilasyon politikalarını sorgulamalıydı.
Bunu yapmadılar .Özellikle Almanya Erdoğan nefret söyleminin başını çekiyor.
24 Eylülde Almanya genel seçimleri var.Seçimlere doğru yaklaşırken Türkiye-Almanya ilişkilerinde tansiyon yükseliyor.Bu yazımızda bu tansiyonu irdelemek yerine,bu süreçten Almanyadaki Türk stkları nasıl etkileniyor ona bakacağız.
Almanya Türk stkları üye aidatları ile kurulan camiler ve camiler bünyesinde kurulan yurt,kurs,lokel ve çok sınırlı kolejlerden oluşmaktadır.Son dönemde camilerin modernizasyonu denilebilecek cami mimarisine uygun bir yapılaşmaya geçilmiştir.Almanyalı Türklerin son 60 yılda oluşturdukları altyapı budur.
Böyle bir yapı Türkiye-Almanya krizinde nerede durmalıdır.Asıl cevaplanması gereken soru budur.Almanya çeşitli bahanelerle Türk kökenli stkları sindirmek için uzunca bir dönemdir baskı uyguluyor.Mali denetim gönderiyor,Alman İslam konferansına bazı stkları alıyor,bazılarına siz radikalsiniz diye dışlayarak terbiye etmeye çalışıyor.Son dönemde DİTİB camilerine yönelik Alman medyası ve devletinin yürüttüğü casusluk kampanyasıda bu politikaların devamıydı.
Buralarda hırpalanan Türk stkları sindirildi.60 yıllık kazanımlarını kaybetme kaygısı öne çıktı.Almanyanın en eski ve siyasi şuuru en güçlü çatı kuruluşları toplumsal ve siyasi konularda tavır almaz oldu.
Almanya-Türkiye krizi yükselince bu çatı kuruluşlarından bazılarının lider kadroları- İYİ Kİ REFERANDUMDA TARAFSIZ KALDIK- diyorlar.Çark ediyorlar,yoksa bu gerilimde ezilirdik diyorlar.Refandumda tarafsız kalma politikasını bir başarı olarak görüyorlar.
Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı REFERANDUM gibi demokratik bir hakkı özgüven eksikliğinden dolayı Almanyaya karşı savunamıyorlar.Bugün yaşanılan bu savrulmanın 10 yıl sonra maliyeti daha ağır olacaktır.
Avrupalı ve Almanyalı Türklere sesleniyorum..Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı demokratik haklarınıza sahip çıkın.Bu haklarınızı sonuna kadar kullanın.Hiç bir kompleks duymayın.STKlarımız bu demokratik oylamalarda tepkilerini özgürce versinler.Özgürce aldığımız tavırlarımızın siyasi bir bedeli olacaksa ki oluyor, biz ona dünden razıyız.Çünkü siyasi bedel ödemeyi göze alamayanlar onurlu ve özgür bir gelecek inşa edemezler
ali gedikoğlu
Strazburg 22 ağustos 2017
Asıl konumuza değinmeden önce Erdoğan nefretinin nedenleri ,niçinleri üzerine bir kaç kelam edelim.
Erdoğan, Avrupalı ırkçı partilerin göçmenler için dillendirdiği bir oyunu bozdu.Irkçı partiler, göçmenler ya ülkelerine dönmelidir,yada tam asimile olmalıdır diyorlardı.Bu ırkçı politikalara karşı durması gereken sol,yeşil ve merkez sağ partilerin sessiz kalması yada ırkçı partilerin söylemlerini satın almaları göçmenleri dahada yalnızlaştırdı.Bu koroya insan hakları kuruluşlarının suskunluğu eklenince göçmenlerin Avrupadaki yaşamları dahada zorlaştı.İşte böyle bir dönemde Erdoğan Türkiye ve dünyada seslendirdiği dünya beşten büyüktür,BM güvenlik konseyi yönetim anlayışı değişmelidir politikaları iyice yalnızlaştırılan Avrupalı Türkler ve Müslümanlar için ümit oldu.Avrupalı göçmenler içinde heyacan yarattı.Avrupalı Müslümanların çaresizliğini ve yalnızlığını dünyaya duyurabilecek lider olarak Erdoğan ın ortaya çıkması ve Erdoğan ile Avrupalı Müslümanlar arasında bir manevi bağın oluşması Avrupalı siyasetçileri rahatsız etti.Halbuki Avrupalı siyasetçiler Erdoğan nefretini köpürtmek yerine, ırkçı ve antidemokratik asimilasyon politikalarını sorgulamalıydı.
Bunu yapmadılar .Özellikle Almanya Erdoğan nefret söyleminin başını çekiyor.
24 Eylülde Almanya genel seçimleri var.Seçimlere doğru yaklaşırken Türkiye-Almanya ilişkilerinde tansiyon yükseliyor.Bu yazımızda bu tansiyonu irdelemek yerine,bu süreçten Almanyadaki Türk stkları nasıl etkileniyor ona bakacağız.
Almanya Türk stkları üye aidatları ile kurulan camiler ve camiler bünyesinde kurulan yurt,kurs,lokel ve çok sınırlı kolejlerden oluşmaktadır.Son dönemde camilerin modernizasyonu denilebilecek cami mimarisine uygun bir yapılaşmaya geçilmiştir.Almanyalı Türklerin son 60 yılda oluşturdukları altyapı budur.
Böyle bir yapı Türkiye-Almanya krizinde nerede durmalıdır.Asıl cevaplanması gereken soru budur.Almanya çeşitli bahanelerle Türk kökenli stkları sindirmek için uzunca bir dönemdir baskı uyguluyor.Mali denetim gönderiyor,Alman İslam konferansına bazı stkları alıyor,bazılarına siz radikalsiniz diye dışlayarak terbiye etmeye çalışıyor.Son dönemde DİTİB camilerine yönelik Alman medyası ve devletinin yürüttüğü casusluk kampanyasıda bu politikaların devamıydı.
Buralarda hırpalanan Türk stkları sindirildi.60 yıllık kazanımlarını kaybetme kaygısı öne çıktı.Almanyanın en eski ve siyasi şuuru en güçlü çatı kuruluşları toplumsal ve siyasi konularda tavır almaz oldu.
Almanya-Türkiye krizi yükselince bu çatı kuruluşlarından bazılarının lider kadroları- İYİ Kİ REFERANDUMDA TARAFSIZ KALDIK- diyorlar.Çark ediyorlar,yoksa bu gerilimde ezilirdik diyorlar.Refandumda tarafsız kalma politikasını bir başarı olarak görüyorlar.
Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı REFERANDUM gibi demokratik bir hakkı özgüven eksikliğinden dolayı Almanyaya karşı savunamıyorlar.Bugün yaşanılan bu savrulmanın 10 yıl sonra maliyeti daha ağır olacaktır.
Avrupalı ve Almanyalı Türklere sesleniyorum..Türkiyenin Avrupalı Türklere kazandırdığı demokratik haklarınıza sahip çıkın.Bu haklarınızı sonuna kadar kullanın.Hiç bir kompleks duymayın.STKlarımız bu demokratik oylamalarda tepkilerini özgürce versinler.Özgürce aldığımız tavırlarımızın siyasi bir bedeli olacaksa ki oluyor, biz ona dünden razıyız.Çünkü siyasi bedel ödemeyi göze alamayanlar onurlu ve özgür bir gelecek inşa edemezler
ali gedikoğlu
Strazburg 22 ağustos 2017
21 Ağustos 2017 Pazartesi
Erdoğan ve Almanya Seçimleri
Türkiye ve Almanya arasında ki ilişkilerin her geçen gün tansiyonu yükseliyor.Taraflar karşılıklı açıklamalarla bu tansiyonu arttırıyorlar.
Gerilimin bu boyutlara gelmesinden kim yada kimler sorumlu.
Bu gerilimden kimler faydalanıyor.
Gerilim sürdürübelir mi.
Almanyadaki Türkler bu süreçten nasıl etkileniyorlar.
Almanya pkk,fetö,dhkp-c ve Can Dündar gibi cezası kesinleşmiş sanıkları yada savcı Zekeriya Öz gibi darbe sanıklarını koruyarak ne yapmak istiyor.
Türk siyasetçilerin Almanyada konuşma haklarını engelleyerek Almanya nereye varmak istiyor.
Bu gerilimin ortadoğuda yaşanılan alan savaşları ile ne kadar irtibatı vardır.
Güç ve sermayenin doğuya kaymasının bu gerilimdeki yeri nedir gibi onlarca soru sorulabilir.
Bu soruların içinde sıcak gündem, Erdoğanın yaptığı çağrıdır.Bu çağrıdan sonra Alman siyasetçilerin küplere bindiği görülmüştür. Erdoğan,Almanyalı Türklere, Merkez büyük partiler Türkiye düşmanıdır,onlara oy vermeyin.Velevki küçük marjinal partilerde olsa Türkiye dostu partileri destekleyin demiştir.
İlk önce bu açıklama neyi işaret ediyor ona bakmak lazım.Avrupalı Türklere ,Türkiye seçme ve seçilme hakkı verdikten sonra Avrupalı Türklerin katıldığı üç seçimdede Erdoğan tartışmasız Almanya başta olmak üzere Avrupadan açık ara en yüksek oyu almıştır.1 milyon 250 bin çifte vatandaşın yaşadığı varsayılan Almanyada Erdoğanın çağrısı karşılık bulursa seçimleri etkileme potansiyeli büyüktür.
İkinci olasılık daha önemlidir
Almanya, Türkiye kökenli yurttaşlarına diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi mezhepçi yaklaşmıştır.Özellikle dindar olmayan marksist ve Türkiye karşıtı Alevileri partilerde öne çıkarmış,önünü açmış,Milletvekili ve Bakan yapmıştır.Bu mezhepçi ve ayrımcı politikaların maduru yüzbinlerce Türkiye kökenli-Türk,Kürt- Almanya vatandaşı bu sebebden dolayı Alman partilerinden kopmuşlardır.
Bu mezhepçi ve ayrımcı politikalara tepki olarak Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının kurduğu BİG ve ADD isimli partiler bulunmaktadır.
Erdoğanın çağrısından sonra Almanyalı Türklerin bu partilere yönelme olasılığı yüksektir.Benzer partilerin Fransa PEJ,Hollanda DENK ve Avusturya NBZ isimleriyle kurulmaları tesadüf değildir.
Almanya başta olmak üzere Avrupa birliği ülkeleri bu gelişmelere tepki vermek yerine, nerede yanlış yaptık diye düşünmelidir.
Mezhepçi,ayrımcı ve dışlayıcı politikalardan vazgeçmelidir.
60 yıldır verilmeyen yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını Almanya ve Fransa uygulamaya sokmalıdır
Vatandaşlığa geçişler kolaylaştırılmalıdır
Çifte vatandaşlık ülkeler arası siyasi,kültürel ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi için bir fırsat olarak görülmeli ve teşvik edilmelidir.
Göçmen kökenlilerin Almanya ya bağlılıklarının arttırılması için çifte standart uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Göçmen kökenlilerin, kurdukları partiler üzerinden siyasete,yönetime katılma çabaları desteklenmelidir.
Bu saydığımız alanlarda atılacak adımlar yaşanmakta olan Avrupa krizinin aşılmasında başat rol üstlenecektir
Yoksa daha zor günler kapıdadır..
ali gedikoğlu
21 ağustos 2017 strazburg
Gerilimin bu boyutlara gelmesinden kim yada kimler sorumlu.
Bu gerilimden kimler faydalanıyor.
Gerilim sürdürübelir mi.
Almanyadaki Türkler bu süreçten nasıl etkileniyorlar.
Almanya pkk,fetö,dhkp-c ve Can Dündar gibi cezası kesinleşmiş sanıkları yada savcı Zekeriya Öz gibi darbe sanıklarını koruyarak ne yapmak istiyor.
Türk siyasetçilerin Almanyada konuşma haklarını engelleyerek Almanya nereye varmak istiyor.
Bu gerilimin ortadoğuda yaşanılan alan savaşları ile ne kadar irtibatı vardır.
Güç ve sermayenin doğuya kaymasının bu gerilimdeki yeri nedir gibi onlarca soru sorulabilir.
Bu soruların içinde sıcak gündem, Erdoğanın yaptığı çağrıdır.Bu çağrıdan sonra Alman siyasetçilerin küplere bindiği görülmüştür. Erdoğan,Almanyalı Türklere, Merkez büyük partiler Türkiye düşmanıdır,onlara oy vermeyin.Velevki küçük marjinal partilerde olsa Türkiye dostu partileri destekleyin demiştir.
İlk önce bu açıklama neyi işaret ediyor ona bakmak lazım.Avrupalı Türklere ,Türkiye seçme ve seçilme hakkı verdikten sonra Avrupalı Türklerin katıldığı üç seçimdede Erdoğan tartışmasız Almanya başta olmak üzere Avrupadan açık ara en yüksek oyu almıştır.1 milyon 250 bin çifte vatandaşın yaşadığı varsayılan Almanyada Erdoğanın çağrısı karşılık bulursa seçimleri etkileme potansiyeli büyüktür.
İkinci olasılık daha önemlidir
Almanya, Türkiye kökenli yurttaşlarına diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi mezhepçi yaklaşmıştır.Özellikle dindar olmayan marksist ve Türkiye karşıtı Alevileri partilerde öne çıkarmış,önünü açmış,Milletvekili ve Bakan yapmıştır.Bu mezhepçi ve ayrımcı politikaların maduru yüzbinlerce Türkiye kökenli-Türk,Kürt- Almanya vatandaşı bu sebebden dolayı Alman partilerinden kopmuşlardır.
Bu mezhepçi ve ayrımcı politikalara tepki olarak Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının kurduğu BİG ve ADD isimli partiler bulunmaktadır.
Erdoğanın çağrısından sonra Almanyalı Türklerin bu partilere yönelme olasılığı yüksektir.Benzer partilerin Fransa PEJ,Hollanda DENK ve Avusturya NBZ isimleriyle kurulmaları tesadüf değildir.
Almanya başta olmak üzere Avrupa birliği ülkeleri bu gelişmelere tepki vermek yerine, nerede yanlış yaptık diye düşünmelidir.
Mezhepçi,ayrımcı ve dışlayıcı politikalardan vazgeçmelidir.
60 yıldır verilmeyen yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını Almanya ve Fransa uygulamaya sokmalıdır
Vatandaşlığa geçişler kolaylaştırılmalıdır
Çifte vatandaşlık ülkeler arası siyasi,kültürel ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi için bir fırsat olarak görülmeli ve teşvik edilmelidir.
Göçmen kökenlilerin Almanya ya bağlılıklarının arttırılması için çifte standart uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Göçmen kökenlilerin, kurdukları partiler üzerinden siyasete,yönetime katılma çabaları desteklenmelidir.
Bu saydığımız alanlarda atılacak adımlar yaşanmakta olan Avrupa krizinin aşılmasında başat rol üstlenecektir
Yoksa daha zor günler kapıdadır..
ali gedikoğlu
21 ağustos 2017 strazburg
18 Ağustos 2017 Cuma
KARANLIKLAR İÇİNDEN GEÇİP GİTMEK...
Zor yılların,zor ayların ve zor günlerin içinden geçerek geldik bugünlere..Elbette güzel günlerimizde oldu.Sevdiğimiz dostlarımızla çay içtiğimiz ve en umutsuz zamanlarda zafer şarkıları söylediğimiz gibi..Uzun yollar yürüyüp, gülen yüzlerde ve sıcacık kucaklaşmalarda teselli bulduğumuz gibi.
Denizi seyredip gecenin karanlığında,sessizliğinde ölesiye ıslık çaldığımız gibi.O kocaman gökdelenlere aldırmadan,caka satarak geçen jaguarlara pas vermeden yürüyüp gittiğimiz gibi.
Biricik kavgamız,biricik sevdamız KAVGAMIZDI.Hesapsız peşinden gittiğimiz tek oydu.Hala O.
Karanlıkların dünyamızı,ufkumuzu iyice karartığı bugünlerde biricik ümit ışığımız yine O,yine KAVGAMIZ.O bizim aşımız,ekmeğimiz,suyumuz,havamız ve onurumuz.Yeni bir çalışma sezonuna daha girerken bu onurlu mücadelede hesapsızca bende varım diyen kahramanları selamlıyorum.Hesap peşinde olanlar bizide, kavgamızıda anlayamayazlar.Onun için ideailst insanların yalnızlık kaderidir.Bu ne güzel bir kaderdir.2017 2018 çalışma sezonun camiamıza ve insanlığa hayırlar getirmesi dileklerimle...
Agustos 2017-agedikoğlu
Denizi seyredip gecenin karanlığında,sessizliğinde ölesiye ıslık çaldığımız gibi.O kocaman gökdelenlere aldırmadan,caka satarak geçen jaguarlara pas vermeden yürüyüp gittiğimiz gibi.
Biricik kavgamız,biricik sevdamız KAVGAMIZDI.Hesapsız peşinden gittiğimiz tek oydu.Hala O.
Karanlıkların dünyamızı,ufkumuzu iyice karartığı bugünlerde biricik ümit ışığımız yine O,yine KAVGAMIZ.O bizim aşımız,ekmeğimiz,suyumuz,havamız ve onurumuz.Yeni bir çalışma sezonuna daha girerken bu onurlu mücadelede hesapsızca bende varım diyen kahramanları selamlıyorum.Hesap peşinde olanlar bizide, kavgamızıda anlayamayazlar.Onun için ideailst insanların yalnızlık kaderidir.Bu ne güzel bir kaderdir.2017 2018 çalışma sezonun camiamıza ve insanlığa hayırlar getirmesi dileklerimle...
Agustos 2017-agedikoğlu