Gare de l est de trenden inip ayağını yere bastığında uzun bir parkur vardır.Bilirsin Parise her geldiğimde o parkuru koşarak katetmiştim ben.O günden beri,o gün işte hiç olmasını düşlemediğim o günden beri ben o parkuru sürüklene,sürüklene ilerledim.Yine bilirsin parkurun sonunda sen olurdun.Ürkek bir ceylan gibi durur yağmur yağacakmış gibi titrek ,ağlamaklı gözlerinle sarılırdık birbirimize ve sonra kalabalıklara karışır giderdik.O günden sonra parkurun sonunda
kalabalıkların içine yuvarlanıyorum adeta ve yitiyorum,unutuyorum,unutturuyorum kendimi kendime.Sonra bankların, gişelerin yanından geçip tam meydana çıktığımda ısrarla ayaklarımın ucuna bakıyorum.LİBERTE yazısını görmemek,hatırlamamak için...Nafile olmuyor işte.O yazıyla bakışlarımın keşiştiği noktada sen ölüyorsun.VİCDAN diyen o sesinin uğultuları kulaklarımda çınlıyor, boğuluyorum.Sonra gölge düşüyor ,bu ölümsüzlüğe düşürdüğün gölgeler üşüşüyor..Paris de ışıklar sönüyor ve seninle birlikte şehir karanlıklara gömülüyor
Nar Çiçeği romanından alıntı..
a gedikoğlu 13 ekim 2015